Denizi anlatan şarkılar

-
Aa
+
a
a
a

Yılın en sıcak günlerini yaşarken biraz olsun serinleyebilmek adına bu haftaki programımızı, Fransız popüler müziğindeki “deniz” temalı şarkılara ayırdık. Program boyunca 1940'lardan günümüze; denizi, denizcileri ve deniz tutkunlarını anlatan parçalara kulak verdik.

Philippe Lavil

Programın açılışını 16 Temmuz Pazar günü, 76 yaşında aramızdan ayrılan Jane Birkin’le yaptık. Nihayet yeniden kavuştuğu büyük aşkı Serge Gainsbourg’un 1962 tarihli "Les goémons" adlı parçasının bu yeniden yorumunda: “Kırmızı ve kahverengi yosunlar, salınıyor dalgaların altında, onlara benziyor aşklarım da, görünüşe göre sadece kalan bana, yosunlar” dedi sanatçı.

70’lerin ortasında "Dites-moi" ve "Super Nana" gibi şarkılar sayesinde büyük ses getiren Michel Jonasz, ikinci albümünün hazırlıklarını yaparken, bir akşam çocukluk günlerine geri dönmüş ve ailesiyle birlikte deniz kıyısında geçirdiği tatilleri hatırlamıştı. Macar kökenli mütevazı bir aileden gelen Jonasz, anne-babasının kendisini ve kız kardeşini tatile götürebilmek için yaptığı fedakârlıklara her zaman minnet duymuştu. Bu duygulardan söz yazarı Pierre Grosz’a bahsetti sanatçı, o da Jonasz’ın bestesi üzerine sözleri kısa sürede yazdı ve böylece "Les vacances au bord de la mer" – Deniz kıyısındaki tatiller ortaya çıkmış oldu. Parçanın düzenlemesi de günümüzde film müziği denilince akla ilk gelen isimlerden olan Lübnan asıllı Gabriel Yared’e aitti.

2019 yılında aramızdan ayrılan Alain Barrière, belki de Brötonya doğumlu olduğu için, denize özel bir tutku duyuyordu. Kariyeri boyunca bu tutkusunu yansıtan "La mer est la", "Une petite plage" ve "A regarder la mer" gibi deniz temalı şarkılar yazan sanatçı, bir dönem Charles Trenet’nin unutulmaz parçası "La mer"i de yorumlamıştı. Ayrıca 1978’de Amoco Cadiz petrol tankerinin Brötonya açıklarında batması ve büyük bir çevre kirliliğine neden olması sonrasında "Amoco" adlı parçayı kaleme almıştı. 1970 tarihli "A regarder la mer" adlı şarkıda, saatlerce bakıp düşüncelere daldığı denizden söz ediyordu bize Barrière ve kendini, bir gün denize açılıp asla geri dönmeyen bir gemiyle özdeşleştiriyordu.

Seksenli yıllarda şöhrete ulaşan Philippe Lavil’in hemen hemen tüm repertuarının deniz ve güneş temalı şarkılardan oluştuğunu söylemek yanlış olmaz. 1947’de Martinik’de dünyaya gelen sanatçı, 1982 yılında sözleri Didier Barbelivien imzalı "Il tape sur des bambous" sayesinde adını geniş kitlelere duyurma imkânını yakalamıştı. Çocukluk yıllarının geçtiği Karayip adalarının atmosferini yansıtan bu şarkı sonrasında "Elle préfère l'amour en mer" ve "Kolé Séré" gibi parçalarla bu başarısını tekrarlayan Lavil, bu yılın Nisan ayında ünlü şarkılarını yanına genç meslektaşlarını da alarak yeniden yorumladığı Sous le même soleil (Aynı güneş altında) adlı albümü yayınladı. Lavil söz konusu albümde, Claudio Capéo ile bir araya geldiği "Elle préfère l’amour en mer" adlı şarkıda, Granada ve Dominik Cumhuriyeti arasında dans edip tatilini Pasifik adalarında geçirmenin hayalini kuran, "deniz tutkunu" bir kadından bahsediyordu bize.

Salvatore Adamo'nun 1964 yılında, henüz yolun başında ve oldukça utangaç bir şarkıcı olduğu dönemde yayınladığı "Les filles du bord de mer", o zaman için oldukça "cüretkâr" sözlere sahipti. Java ritmindeki neşeli melodisiyle dikkat çeken parça için, kuzey kıyılarındaki plajlarda denize giren genç ve güzel kızlardan ilham alan Adamo, parçayı 1993’te bir başka Belçikalı Arno ile birlikte, oldukça farklı bir yorumla kaydetti. Sanatçı şarkıya, konserlerinde de sık sık yer veriyor aynı zamanda. 

Léo Ferré, 1970 tarihli Amour, anarchie adlı albümünde yer alan "La mémoire et la mer" – Anılar ve deniz adlı parçayı, 60’lı yıllarda yazmaya başlamıştı. Sanatçı şarkısına ilk olarak Benim Brötonyam adını vermeyi düşünüyordu. Şarkının sözleri, yazım aşamasında yıllar boyunca birçok değişime uğradı. Ferré’nin ilk olarak kaleme aldığı şiir 55 kıta ve 440 mısradan oluşurken şarkının son halinde sadece 10 kıta yer alıyordu. Kullanılmayan bu kıtalarla, Ferré 70’li yıllar boyunca altı farklı şarkı yazacaktı. Parçanın içeriğine baktığımızda ise, sanatçının hayatındaki karmaşık imgeleri ve kişisel unsurları ele almasından ötürü anlaşılması oldukça güç bir metin çıkıyor karşımıza. Ferré, şarkı boyunca liman ve ada yaşamı ile kendi anıları arasında paralellikler kurmak için deniz evrenini kullanıyor. Denizin; sanki yorgun, elleri ve dudakları çatlamış ama yine de huzurlu denizcileri anımsatmak istercesine, metnin her yerinde mevcut olduğu söylenebilir. İlerleyen yıllarda parçayı yorumlayan pek çok sanatçı arasında yer alan Bernard Lavilliers, bir konserinde şarkıyla ilgili: “Size şimdi Léo’nun en gizemli şarkısını söyleyeceğim, şarkının içeriğine ait ipuçları var, bazılarını biliyorum ama size söylemeye iznim yok” sözlerini kullanmıştı.

"La mer" – Deniz adlı şarkıyı yazmak Charles Trenet'nin aklına 1943’te, İkinci Dünya Savaşı sırasında, Montpellier’den Perpignan’a giden trenin penceresinden görünen manzarayı izlerken gelmişti. Parçanın bestesini de piyanist Léo Chauliac yapmıştı fakat melodiyi biraz ağır tempolu bulan Trenet şarkının kendi enerji dolu repertuvarı için çok da uygun olmadığını düşünmüştü. Böylece şarkı 1945’te ilk olarak Roland Gerbeau daha sonra da Renée Lebas tarafından kaydedildi.  Tam da İkinci dünya savaşının sona erdiği bu dönemde, İngiltere’de sürgünde olan yapımcı Raoul Breton’un Fransa’ya geri dönmesi, parçanın kaderini değiştiren olay oldu. Bu geri dönüşü duyurmak için ses getirecek bir şarkı arayan Breton, "La mer"i dinleyince parçanın düzenlemesi biraz değiştirilirse Trenet için aslında son derece uygun olacağını düşündü. Bunun üzerine şarkı bir orkestra eşliğinde yeniden kaydedildi ve 1946’da bu kez Charles Trenet yorumuyla piyasaya çıktı. Raoul Breton bununla da yetinmeyip şarkıyı "Beyond the sea" adıyla İngilizceye çevirtti ve bu versiyon 1960’da Fransa dışında, Amerikalı Bobby Darrin’in yorumuyla büyük yankı uyandırdı. Bu İngilizce versiyonun Netflix dizisi Black Mirror’ın Haziran ayında yayınlanan yeni sezonunun bir bölümüne adını verdiği de hatırlatalım

Seksenlerin başında şöhretinin zirvesinde olan Renaud, bu dönemde kendine gösterilen aşırı ilgiden bunalmaya başlamış ve Antoine ve Jacques Brel gibi meslektaşlarından ilham alarak biraz olsun yalnız kalabilmek için denize açılmayı kafasına koymuştu. Bu amaçla, adını Ukrayna’daki anarko-komünist hareket Makhnovchtchina’dan alan bir tekne inşa ettiren sanatçı, ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte denize açılmadan önce bu tutkusundan arkadaşı Dominique Lavanant’a bahsedecek, babası, o henüz iki yaşındayken denizde boğularak hayatını kaybeden Lavanant ise ona gazeteci Joseph Kessel’in: “İnsan denize açılmaz, deniz insanı götürür” sözüyle cevap verecekti. Bu sözler Renaud’ya ilham verdi ve teknesiyle Antil adaları yakınlarına geldiğinde kafasında bu sözlere uygun bir melodi canlanmaya başladı. Hugues Aufray’in Santiano adlı şarkısından da esintiler taşıyan parçada, kendi teknesinde yaşadıklarını mizah dozu yüksek bir şekilde denizcilerin hayatıyla kıyaslıyordu sanatçı. Kayıtları Los Angeles’ta gerçekleştirilen şarkı, 45’lik olarak piyasaya çıkmadı ve doğrudan Renaud’nun 1983 tarihli Morgane de toi adlı albümünde yer alarak albümün bir milyon barajını aşmasına katkı sağladı. 

1944’te Bulgaristan’da dünyaya gelen Sylvie Vartan, 1952’nin Aralık ayında, iktidardaki komünist rejimin baskılarından bunalan ailesiyle birlikte Paris’e göç etmişti. Burada 1961’de müzik kariyerine başlayan genç kadın, kısa sürede yé-yé kuşağının yıldızlarında biri konumuna yükselecek, 1965’te Johnny Hallyday’le evlenmesi ise sadece Fransa’da değil tüm Avrupa’da büyük yankı uyandıracaktı. Tüm bu popülaritesine karşın, çocukluğunun geçtiği Bulgaristan’ı hiç unutmadı Sylvie. 1968’de La Maritza’yla bize Meriç nehrinden ve terk etmek zorunda kaldığı ülkesinden bahseden sanatçı, Bulgaristan’a ancak 1990’da, komünist rejimin yıkılmasının ardından dönebilecekti. 2021 tarihli şimdilik son stüdyo albümünde bu kez Karadeniz’den bahseden bir şarkıya yer verdi Vartan. “Ulaşacağım körfeze, göğüs gereceğim hıçkırıklara / Gökyüzünün öfkesinden korkacağım bazen / Evet yağmur yağacak ama bırakmayacağım dümeni / Çünkü biliyorum ki sonunda parlayacak Karadeniz’in mavisi” sözleriyle biten şarkı, sanatçının geçen yıl Ukrayna’ya yardım amaçlı yayınladığı mini-albümde de yer alıyordu. 

Programda yer verdiğimiz şarkılar aracılığıyla gördüğümüz gibi, deniz herkes için farklı bir anlam taşıyabiliyor. Enrico Macias için de deniz, özellikle de Akdeniz, "ayrılığı" temsil ediyor zira 1961’deki iç savaş sırasında Cezayir’i terk edip Fransa’ya göç eden sanatçı, o günden beri ülkesine geri dönme şansını elde edememişti. Bu yüzden başta kendisine şöhreti getiren Adieu mon pays olmak üzere şarkılarında denizden, çoğunlukla hüzünlü bir tonda bahsetti kariyeri boyunca. 1985 tarihli bu şarkısında da: “Bir sabah deniz kıyısında, geleceğe doğru demir aldım, bir geminin dümen suyu, uzaklaştırdı anılarımı / Ve üşüdüğüm zaman, seni düşünüyorum ve hâlâ söylemek istiyorum: Akdeniz’in rengi, düşüncelerimin mavisidir, hikâyemin, anılarımın, her zaman tuzlu bir tadı var” sözleriyle yine nostalji dolu bir şekilde o acı hatıralardan söz ediyordu dinleyenlerine. 

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Jane Birkin Les goémons 27 Artistes Pour la Recherche Contre le Sida 2:36
Michel Jonasz Les vacances au bord de la mer Olympia 2000 3:38
Alain Barrière A regarder la mer La légende - Live 2010 2:50
Philppe Lavil & Claudio Capéo Elle préfère l'amour en mer Sous le même soleil 3:07
Julien Doré Les bords de mer Ersatz 3:39
Salvatore Adamo Les filles du bord de mer Un Soir Au Zanzibar 4:33
Léo Ferré La mémoire et la mer Avec le temps... 5:24
Charles Trenet La mer Charles Trenet sur scène 3:52
Renaud Dès que le vent soufflera Tournée Rouge Sang - Paris Bercy 4:32
Sylvie Vartan Le bleu de la mer noire Merci pour le regard 2:53
Serge Lama Les vagues de la mer Une île 2:59
Enrico Macias Le bleu de mes années Mon chanteur préféré 3:55